Friday, June 21, 2013

Yazık olur sana

Zaman zaman, özellikle gece bastırdığında yaptığım işin, takip ettiğim yolun korkunçluğu veya yalnızlığı gözümü korkutur. Ama her iyi niyetli uyarıya, her şüpheli bakışa, bazen de yermeye karşı sakinliğimi korumam gerektiğini bilirim. Her uyarıya, her eleştiriye rağmen sarsılmamam bana da doğru yolda olduğumu gösterir. Aklıma umutsuzluk ve şüphe tohumları ekildiği ilk zaman hafifçe bir sallanırım sonra hemen dengemi toplarım. Ve aklıma Orhan Pamuk’un İstanbul isimli yarı otobiyografisinin sonunda yer alan annesiyle olan konuşması gelir.

“Bilmiyorum oğlum. İnsan çok yetenekli, çok çalışkan bir sanatçıysa, talihi de varsa Avrupa’da herhalde meşhur olabilir. Türkiye’de ise kesin deli olursun. Sakın yanlış anlayıp alınma, bütün bunları sen ileride üzülme diye söylüyorum.”

“Kimsenin senin ruhsal sıkıntılar içinde olduğunu düşünmesini istemem,” dedi annem, “bu yüzden okuluna gitmediğini arkadaşlarıma söylemiyorum…”

“Flaubert de bütün hayatı boyunca annesiyle bir evde oturmuş!” diye devam etti annem kağıtlarını dikkatle açarken, beni daha da öfkelendiren yarı şefkatli, yarı küçümseyici bir havayla. “Ama senin bütün hayatını benimle aynı evde pinekleyerek geçirmeni istemem. Orası Fransa. Büyük sanatçı deyince akan sular durur. Burada ise okulunu bırakıp, bütün hayatını annesinin karşısında geçiren ressam sonunda ya tımarhanelik olur ya meyhanelik. Yalnızca bir ressam olmaya çalışırsan mutsuz olursun, biliyorsun bunu. Bir mesleğin, sana güven verecek, para kazandıracak biri işin olursa, inan bana, resim yapmaktan da daha çok zevk alacaksın.”

“… Boş kafalı dediğin o insanlar bir gün satın alsınlar diye resim yapabilmek için senin bütün hayatını, geleceğini karartıp okulu bıraktığını öğrenirlerse, babanı ve beni küçümseme zevki için, bahşiş verir gibi bir-iki resim satın alırlar senden, belki acırlar, biraz para da verirler. Ama asla bir sanatçıya kızlarını vermezler. Resmini yaptığın o şeker kızın babası, kızının sana aşık olduğunu öğrenir öğrenmez onu niye apar topar hemen İsvçre’ye yolladı sanıyorsun?

“Mimarlığı sakın bırakma oğlum, yazık olur sana. İkide bir sözünü ettiğin o Le Corbusier, bak ressam olmak istemiş, ama mimarlık da okumuş.”

Annemle o akşam aramızda bir kavga çıkmayacağını, az sonra kapıyı açıp beni teselli edecek sokaklara kaçacağımı ve uzun uzun yürüdükten sonra gece yarısı eve dönüp bu sokakların havasından ve kimyasından bir şeyler çıkarmak için masama oturacağımı biliyordum.

“Ressam olmayacağım,” dedim. “Yazar olacağım ben.”

İstanbul, Orhan Pamuk sayfa 338-345

No comments:

Post a Comment