Zaman zaman
hayatın içinde boşlukta olduğunuz zaman, ya da tam tersine birden işler
yığıldığında karar mekanizmamız bir blok yer kendimizden. Hareket edemez veya
konuşamaz oluruz. Tıpkı işlemciye fazla yük bindiğinde bilgisayarın tıkanması
gibi… Kimilerinde bu irade gösterip karar alamama şeklinde patolojik bir
vaziyete gelir.
Günümüzün
sıkıntıların biri de galiba seçenek fazlalığı. Eskiden evleneceğiniz kişiyi
zaten sizin için seçmişler, yapacağınız iş de zaten babadan gelme
mesleğinizken böyle bir durumla karşılaşmıyordunuz belki. Şimdi hem eş
seçiminde ülkenizi bile aşan bir portföy, iş seçiminde de bir sürü seçeneğiniz
var. (Eğer şu an “iş”in tanımına uygun bir işiniz yoksa beğenmeyip
gitmedikleriniz de vardır mutlaka.) Tıpta da bunun muadili uzmanlık sınavıdır.
Sınava giriş hakkınız. Sınırsız… O yüzden sıkıldığınız anda bilirsiniz ki
tekrar deneyebilirsiniz. Biyokimya hem rahattır, hem de sonradan rahat para
kazanırsınız ama hasta bakılmadığı için tatmin olunmaz. Polikliniği olan bir
klinik dal seçersiniz bu sefer de kapıyı vurmadan giriyorlar, keşke rahat bir
yerde olsam, öğrencilere ders anlatsam dersiniz. Geçiş yapanlar veya geçiş
yapmayı huy edinenler çoktur tıpta. Belki de tek hakkınız var deseler doktorlar
bu sorunu ilk defada halletmiş olurlardı.
Tercih imkanı
bolluğu arzunuzun sizi felç etmesidir.
Bir de arzunuz dışında üzerine aynı anda binen yüklerden dolayı da işyerinde
felç olabilirsiniz. Aynı anda içeride bir hasta varken, bir hasta yakını girer
ve hastasının acilen muayene edilmesi gerektiğini söyler. O sırada telefon
çalar eczaneden bir düzeltme istiyorlardır. Hadi onu ertelersiniz bu sefer de
arayan hocadır, falanca orda mı diye size sormaktadır. Bu sırada da sırası
gelmiş orada duran hasta 10 dakikadır orada beklemekte, sabırsızlanmaktadır. Zaman
zaman, ki bunlar günlük hayatta olur,
bir on saniye kadar, işlemciniz durur ve bütün olan biteni bir sıraya koymaya
çalışır. Yani gerçekten kısa bir süre bir analiz paralizisi yaşanır.
Bazen bu bazı
kişilerde daha uzun sürer. Sevdiğim bir dostum projeyi savsakladığından değil
son günlere kadar projeye ne kadar derinlik kazandıracağını düşündüğünden,
malzeme topladığından, son günler de uykusu kaçıp ama projeyi yazamayıp,
neredeyse son anda bir toparlanma ile işi halleder. Sevgili dostum bunu şöyle
açıklıyordu. Bazen buzdolabına koyduğunuz Sarelle’ye kaşığı öyle bir
daldırırsınız ki kaşık içinde kalır, çıkartamazsınız, kaşık bükülür. Aynen
kendisine de bazen böyle olduğunu, kaşığı
derin daldırdığını söylerdi.
No comments:
Post a Comment