Başarı dene
şeyi tarif etmeye, üzerinde ahkâm kesmeye yeltenecek değilim. Buranın haddini
aşar. Ama şu da oldukça net... Mutluluğumuz biraz da bu başarı denen şeyin fonksiyonu...
Orta yaşlarda
başarıyı herhalde kişinin yaptığı işi bir şekilde anlamlı bulması veya kendi özelliklerinden
tam istifade ediyor gibi hissetmesi ve bunların toplumun beklentilerini bir
düzeyde karşılaması olarak görüyorum. Tek başına bir şeylere ulaşmak gerçekten
keyif vermiyor. “Into the Wild”ın sonundaki gibi ölmekte olan ana karakterin “gerçek
mutluluk paylaşma ile olur” sözlerini rüzgarla açılan bir kitabın sayfasında
görmesi gibi, kendinizi sistemin dişlerinden kurtarsanız bile bir boşluk
kaplıyor içinizi.
![]() |
Rüyada gördüğüm kalenin benzeri... İshak Paşa Sarayı sehirler.net ten alınmıştır |
Bir de geçen
şunu fark ettim. İnsan devamlı sistemi suçluyor. Sistem şöyle böyle, toplum
şöyle böyle… Sonra ne yapalım sistem çok kuvvetli diyoruz. Yenildiğimiz şey
sistem değil bence. İki, yenilmiyoruz da… Sistem
denilen şey, aslında kendi ihtiyaçlarımız. Bütün sistem de aslında bu en
derin ihtiyaçlara göre şekillenmiş. Muhteşem
değil, ulvi değil, bilimsel,
sanatsal veya romantik de değil ama böyle. Onaylanma ihtiyacı, beğenilme ihtiyacı, insanların bize ilgi
göstermesine duyduğumuz ihtiyaç… Bunlar sistemin kendisini yaratmış. Bütün bu
ihtiyaçlar o kadar kuvvetli ki belli bir noktaya geldiğinizde bunları tümüyle
bırakıp gidemiyorsunuz. Toplum aslında sizi cezalandırmıyor ya da bunu bilerek
yapmıyor, sadece ilgilenmiyor.
denen*
ReplyDelete