Thursday, June 27, 2013

Başarı, İhtiyaçlar, Sistem

Başarı dene şeyi tarif etmeye, üzerinde ahkâm kesmeye yeltenecek değilim. Buranın haddini aşar. Ama şu da oldukça net... Mutluluğumuz biraz da bu başarı denen şeyin fonksiyonu...

Orta yaşlarda başarıyı herhalde kişinin yaptığı işi bir şekilde anlamlı bulması veya kendi özelliklerinden tam istifade ediyor gibi hissetmesi ve bunların toplumun beklentilerini bir düzeyde karşılaması olarak görüyorum. Tek başına bir şeylere ulaşmak gerçekten keyif vermiyor. “Into the Wild”ın sonundaki gibi ölmekte olan ana karakterin “gerçek mutluluk paylaşma ile olur” sözlerini rüzgarla açılan bir kitabın sayfasında görmesi gibi, kendinizi sistemin dişlerinden kurtarsanız bile bir boşluk kaplıyor içinizi.

Rüyada gördüğüm kalenin benzeri... İshak Paşa Sarayı
sehirler.net ten alınmıştır
İstifa sonrası günlerimden birinde şöyle bir rüya görmüştüm. Büyükçe bir dağ vardı. En tepesi serindi, güneş parlıyordu. Zorlukla çıktım dağın tepesinde bulunan kaleye. Kalenin burcuna oturdum, sırtımı sura yasladım. Hiç kimse yoktu ortalıkta. İçi boş bir kale bir dağın tepesinde… Güneş yüzümü ışığıyla yıkıyordu. İşte başarmıştım ama kimseler yoktu ortalıkta. Ne kadar garip gelmişti, biraz da korkmuştum. Tamamıyla kendi yolumdan gitmenin korkusu gibi bir şeydi herhalde hissettiğim. Onun getireceği yalnızlık…

Bir de geçen şunu fark ettim. İnsan devamlı sistemi suçluyor. Sistem şöyle böyle, toplum şöyle böyle… Sonra ne yapalım sistem çok kuvvetli diyoruz. Yenildiğimiz şey sistem değil bence. İki, yenilmiyoruz da… Sistem denilen şey, aslında kendi ihtiyaçlarımız. Bütün sistem de aslında bu en derin ihtiyaçlara göre şekillenmiş. Muhteşem değil, ulvi değil, bilimsel, sanatsal veya romantik de değil ama böyle. Onaylanma ihtiyacı, beğenilme ihtiyacı, insanların bize ilgi göstermesine duyduğumuz ihtiyaç… Bunlar sistemin kendisini yaratmış. Bütün bu ihtiyaçlar o kadar kuvvetli ki belli bir noktaya geldiğinizde bunları tümüyle bırakıp gidemiyorsunuz. Toplum aslında sizi cezalandırmıyor ya da bunu bilerek yapmıyor, sadece ilgilenmiyor.

Hayatta başarı denen şey de biraz bu toplumsal ilgiyi üzerinizde tutabilmek ama bunu tamamen hayatınız pahasına yapmamak. Sistemin istediği şeyi biraz da kendi damganız altında onlara vermek en ideal çözüm gibi geliyor bana.

1 comment: