İyi bir
girişimci nasıl olunur bunu anlatan bir sürü kitap, bunların modern zamanlardan
bir sürü örneği var. Şimdi ben sizi 500 sene geri götüreceğim ve muhteşem bir
girişimciyi anlatacağım. Daha doğrusu muhteşem bir girişimcinin nasıl olduğunu.
İtalya’nın batısında,
bizdeki Galata’yı andıran Cenova’dan bir yün dokumacısının oğlu Cristoforo
Colombo (Kristof Kolomb) 30’lu yaşlarına geldiğinde ticaret konvoylarıyla
kuzeyde Bristol’dan (İngiltere) muhtemelen İzlanda’ya, güneyde Gine kıyısındaki
Portekiz üssü Elmina’ya kadar gitmişti. Dünya atlaslarına göz gezdirmiş (ki
kardeşi bir atlas yapımcısında çalışıyordu), Marco Polo ve John Mandeville gibi
gezginlerin seyahatnamelerini, Ptolemius’un çalışmalarını ve dönemin tarih
kitaplarını okumuştu.
Kolomb’un
döneminde eğitimli insanlar arasında dünyanın küreselliği yaygın kabul
görüyordu. Denizde yol alırken pozisyonunu yıldızlara bakarak bulmak için zaten
dünyanın yuvarlaklığını kabul etmek gerekiyordu.
Dünya
yuvarlak ve doğuda zenginliklere giden yolun üzerinde Türkler var. Şimdi durum
böyleyse eğer hiç durmadan Batı’ya gidersek mutlaka Doğu’nun zenginliklerine
ulaşmış oluruz. Bu fikirleri Kolomb kadar dönemin hocaları da kabul ediyordu. Ama
dünyanın Kolomb’un sandığından daha büyük olduğunu söylüyorlardı ve bu mesafeyi
dönemin gemileri gidemezdi. Ama Kolomb ne yaptı? Evet haklısınız deyip köşesine
çekilip anılarını yazmadı.
1. Kutsal
kitaplardaki metinlere başvurdu. Esdras’ın İkinci kitabında yazanların dünyada
karaların denizlere oranını 6’ya 1 olarak gösterdiğini söyledi.
2. D’Ailly
adlı bir zatın kitabında verilen ekvator üzerindeki boylamlar arası mesafeden
dünyanın çevresini hesapladı. Burada hesabı yaparken “dikkatsizlikle” Arap mili
yerine kendinin de alışkın olduğu daha kısa olan Roma milini kullandı. Ve
böylece dünyanın çevresi 40000 km yerine 30000 km çıkmış oldu. Bunu belki de
gerçekten dikkatsizlik yüzünden yapmış olabilir ama sonucun işine geldiği
kesin.
3. Dönemin çoğu
bilim adamı Avrupa ve Asya kıtasını zaten günümüzdekinden daha geniş tahmin ediyorlardı,
Kolomb bunu daha da büyük tahmin eden bir hocaya inandı, ya da bu tahmin işine
geldi. Çünkü geriye okyanuslar için azıcık bir alan kalıyordu. Gidilecek yol
kısalacaktı.
4. Japonya’nın
Çin’den daha uzakta ve daha iri bir kara kütlesi olduğuna, hatta Japonya’nın
ötesinde okyanusa doğru yolunun üzerine çıkabilecek üzerinde insanların
barındığı adalar olduğuna inandı. Bunları Toscanelli Floransa’lı bir hekimden
duymuştu.
Elindeki
parça parça işine gelen delillerle dünyanın diğer hocaların sandığından daha
küçük olduğuna ve gemiyle bu mesafenin geçilebileceğine inandırmaya
çalışıyordu. Maalesef Kolomb’un
tahminleri yanlıştı. Hocaların tahminleri gerçeğe daha yakındı. Kolomb gerçeği
işine gelecek şekilde büküyordu, çok muhtemelen inanıyordu da. Ama ikisinin de
bilmediği, arada devasa bir kıtanın olduğuydu.
Gerçeği
bükmede modern zamanların en büyük ustalarından biri Steve Jobs’dır. Çalışanları
o konuşurken sizi dediklerinin mümkün olduğuna inandırır diyorlardı. Demek ki
girişimcilerin doğasında olan önemli malzemelerden biri gerçeği bükme
kabiliyeti.
Bu yanlış inanışla Kolomb,
Portekiz Kralı’na
Sonra yine Portekiz Kralı’na
Sonra Cenova’ya
Sonra Venedik’e
Sonra (kardeşini) İngiltere’ye
Sonra İspanya, Aragon
Sonra İspanya, Kastilya’ya gitti.
Olmadı. İspanyollar bu adamı biri
kiralar da ya adamın dedikleri doğru çıkarsa diye eline yekün bir para verip,
İspanya’da bedava yolculuk yapması ve barınması için bir mektup verdiler. Demek
ki Kolomb’a her ne kadar hayır deseler de, inancından öyle etkilenmişler ki,
dedikleri ya tutarsa diye kendi sınırlarında tutmuşlar.
![]() |
1492 Cennet'in Keşfi'nde Gerard Depardieu Colomb'u oynuyor. |
No comments:
Post a Comment