Saturday, June 22, 2013

Gerçeği Bükmek

İyi bir girişimci nasıl olunur bunu anlatan bir sürü kitap, bunların modern zamanlardan bir sürü örneği var. Şimdi ben sizi 500 sene geri götüreceğim ve muhteşem bir girişimciyi anlatacağım. Daha doğrusu muhteşem bir girişimcinin nasıl olduğunu.

İtalya’nın batısında, bizdeki Galata’yı andıran Cenova’dan bir yün dokumacısının oğlu Cristoforo Colombo (Kristof Kolomb) 30’lu yaşlarına geldiğinde ticaret konvoylarıyla kuzeyde Bristol’dan (İngiltere) muhtemelen İzlanda’ya, güneyde Gine kıyısındaki Portekiz üssü Elmina’ya kadar gitmişti. Dünya atlaslarına göz gezdirmiş (ki kardeşi bir atlas yapımcısında çalışıyordu), Marco Polo ve John Mandeville gibi gezginlerin seyahatnamelerini, Ptolemius’un çalışmalarını ve dönemin tarih kitaplarını okumuştu.

Kolomb’un döneminde eğitimli insanlar arasında dünyanın küreselliği yaygın kabul görüyordu. Denizde yol alırken pozisyonunu yıldızlara bakarak bulmak için zaten dünyanın yuvarlaklığını kabul etmek gerekiyordu.  

Dünya yuvarlak ve doğuda zenginliklere giden yolun üzerinde Türkler var. Şimdi durum böyleyse eğer hiç durmadan Batı’ya gidersek mutlaka Doğu’nun zenginliklerine ulaşmış oluruz. Bu fikirleri Kolomb kadar dönemin hocaları da kabul ediyordu. Ama dünyanın Kolomb’un sandığından daha büyük olduğunu söylüyorlardı ve bu mesafeyi dönemin gemileri gidemezdi. Ama Kolomb ne yaptı? Evet haklısınız deyip köşesine çekilip anılarını yazmadı.

1. Kutsal kitaplardaki metinlere başvurdu. Esdras’ın İkinci kitabında yazanların dünyada karaların denizlere oranını 6’ya 1 olarak gösterdiğini söyledi.

2. D’Ailly adlı bir zatın kitabında verilen ekvator üzerindeki boylamlar arası mesafeden dünyanın çevresini hesapladı. Burada hesabı yaparken “dikkatsizlikle” Arap mili yerine kendinin de alışkın olduğu daha kısa olan Roma milini kullandı. Ve böylece dünyanın çevresi 40000 km yerine 30000 km çıkmış oldu. Bunu belki de gerçekten dikkatsizlik yüzünden yapmış olabilir ama sonucun işine geldiği kesin.

3. Dönemin çoğu bilim adamı Avrupa ve Asya kıtasını zaten günümüzdekinden daha geniş tahmin ediyorlardı, Kolomb bunu daha da büyük tahmin eden bir hocaya inandı, ya da bu tahmin işine geldi. Çünkü geriye okyanuslar için azıcık bir alan kalıyordu. Gidilecek yol kısalacaktı.

4. Japonya’nın Çin’den daha uzakta ve daha iri bir kara kütlesi olduğuna, hatta Japonya’nın ötesinde okyanusa doğru yolunun üzerine çıkabilecek üzerinde insanların barındığı adalar olduğuna inandı. Bunları Toscanelli Floransa’lı bir hekimden duymuştu.

Elindeki parça parça işine gelen delillerle dünyanın diğer hocaların sandığından daha küçük olduğuna ve gemiyle bu mesafenin geçilebileceğine inandırmaya çalışıyordu. Maalesef Kolomb’un tahminleri yanlıştı. Hocaların tahminleri gerçeğe daha yakındı. Kolomb gerçeği işine gelecek şekilde büküyordu, çok muhtemelen inanıyordu da. Ama ikisinin de bilmediği, arada devasa bir kıtanın olduğuydu.

Gerçeği bükmede modern zamanların en büyük ustalarından biri Steve Jobs’dır. Çalışanları o konuşurken sizi dediklerinin mümkün olduğuna inandırır diyorlardı. Demek ki girişimcilerin doğasında olan önemli malzemelerden biri gerçeği bükme kabiliyeti.

Bu yanlış inanışla Kolomb,
Portekiz Kralı’na
Sonra yine Portekiz Kralı’na
Sonra Cenova’ya
Sonra Venedik’e
Sonra (kardeşini) İngiltere’ye
Sonra İspanya, Aragon
Sonra İspanya, Kastilya’ya gitti.

Olmadı. İspanyollar bu adamı biri kiralar da ya adamın dedikleri doğru çıkarsa diye eline yekün bir para verip, İspanya’da bedava yolculuk yapması ve barınması için bir mektup verdiler. Demek ki Kolomb’a her ne kadar hayır deseler de, inancından öyle etkilenmişler ki, dedikleri ya tutarsa diye kendi sınırlarında tutmuşlar.

1492 Cennet'in Keşfi'nde Gerard Depardieu
Colomb'u oynuyor.
Tabii ki Kolomb iki sene daha İspanyollar’ın kapılarını aşındırmış. Tekrar huzura çıkmış. Kraliçe Isabella yine reddetmiş. Tam dönmek üzereyken Kral Ferdinand müdahil olmuş ve geri çağırılmış. Sonunda 41 yaşında desteği bulmuş.

Hiç kimse okyanusun ortasında bir kara, bir kıta olduğunu bilmiyordu. Ancak batıya belki de kendi yanlışlarına inanarak gitmesi sayesinde orada bir kara parçasına ayakları takıldı. Kolomb doğru ve yapılması imkansız olana değil, yanlışa olan kör inancı, bu kör inanca başkalarını gerçeği bükerek inandırması ve yılmayan inatı sayesinde, şans eseri Amerika’yı keşfetti.

No comments:

Post a Comment